Prof. Dr. Uğur Batı
Prof. Dr. Uğur Batı

Prof. Dr. Uğur Batı

EXCLUSIVE
  • Karar Bilimi Uzmanı, Reklamcı, Marka Danışmanı, Akademisyen, Yazar
Konuşma Yaptığı Diller
  • Türkçe
  • İngilizce

Direnme İnsan Direnme, Değişime ve Gelişime Direnme: Ama Nasıl?
Herkesin en büyük sorunsalı bu değil mi? Değişmek mümkün mü? Nasıl değişeceğiz? İnsanlar, doğa, değerler, aslında her şey belirli zamanlarda bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalır. Mevsimler bize bu dersi her yıl tekrar öğretir. Değişim, her insanın yaşamının bir döneminde yaşamak zorunda olduğu kaçınılmaz bir olgudur. İnsanlar nefes aldıkları ilk andan itibaren, zekâlarını ve duygularını da bedeniyle birlikte geliştirir ve beden istemese de zekâ ve ruh değişimi arzular. Felsefesini mutlak değişim üzerine kuran Herakleitos, değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu ifade ettiği yaklaşımını “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz,” sözüyle anlatmaktadır. Herakleitos’a göre hayatta her şey değişme halindedir. Hayat değişiktir; değişikliklerin arifesidir. Eski alışkanlıklarımız, değerlerimiz, zihinsel pratiklerimiz, fiziksel görüntümüz, geleneklerimiz ve anılarımız… Hemen her şey değişime gebedir. Değişim sürecinde, eskiden olduğumuz şeyin en azından bir kısmını unutmak zorundayızdır. Yeni gelecek olanı da hiçbir zaman bilemeyiz.

İkna Bilimi 101: Bireyin İletişimi, Bireyin Kaderidir
İletişim asla sadece iletişim değildir. Bir takım alışıldık yollarla iletişimi, anlamayı, idrak, muhakeme, tefekkür gibi olguları anlayamayız. Empati nasıl oluşur? Sempati? Farkındalık, “hadi farkında olalım” dediğimizde oluyor mu? Pek çok soru geliyor akla… Üstelik etkili iletişimin çıktıları ne olacaktır? Ne işimize yarayacaktır, bunları göstermek gerekmiyor mu? O nedenle iletişimle birlikte; gelişim, değişim, yaratıcılık konuşmak gerekiyor. Bunun nasıl olacağını hem bilimsel argümanlarla ortaya koymak gerekiyor, hem de güncelik hayat örnekleri ile… Bu eğitim bu nedenle tasarlanmıştır. – Sadece doğru iletişimle seviye atlayan insanlar bunu nasıl yapıyor? – İtalya’da “Temiz Eller” operasyonunun savcısı Pietro, 1990’lı yıllarda Sicilya mafyasına karşı nasıl başarılı oldu? – Tanınmamış bir şarkıcı nasıl oluyor da bir anda “popüler hit şarkılar” listesine girebiliyor? – Steve ve Maggie gibi televizyon programları, çocuklara okuma öğretme konusunda neden bu kadar başarılı? – Karmaşanın kaynağı sanırız dünyayı nasıl algıladığımızla başlıyor. Neden bazı insanlar muhteşem karar alıcılarken, bazıları hep beceriksizdir? – Neden bazı insanlar içgüdülerini dinleyip başarılı olurken bazıları tökezleyip durur ve hata yapar? – Tenis oyuncusunun, top rakete değmeden çift hata yapacağını bilen tenis antrenörüne ne demeli? – Beyinlerimiz gerçekte nasıl çalışır –ofiste, sınıfta, mutfakta ve yatak odasında? – Ve en iyi kararlar, neden başkalarına açıklamanın imkânsız olduğu kararlardır? İletişim, yaratıcılık, fikir, gelecek… hepsi beyindedir. İletişim her kanaldan kesintisiz akmaya başladı. Bu süreçte dün bugüne; yarın şimdiye; akıl duyguya, duygu akla karıştı. Üstelik, karşımızda üreten, etkileyen, değiştiren, dönüştüren gittikçe daha iyi anlamamız gereken “Adem ve Havva’dan gelen insan” var artık. Herkesin bugün en büyük sorunlarından biri yaratıcılık? Daha yaratıcı olmak mümkün mü? Değişmek mümkün mü? Nasıl değişeceğiz? İnsanlar, doğa, değerler, aslında her şey belirli zamanlarda bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalır. Mevsimler bize bu dersi her yıl tekrar öğretir. Değişim, her insanın yaşamının bir döneminde yaşamak zorunda olduğu kaçınılmaz bir olgudur. İnsanlar nefes aldıkları ilk andan itibaren, zekâlarını ve duygularını da bedeniyle birlikte geliştirir ve beden istemese de zekâ ve ruh değişimi arzular. Felsefesini mutlak değişim üzerine kuran Herakleitos, değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu ifade ettiği yaklaşımını “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz,” sözüyle anlatmaktadır. Herakleitos’a göre hayatta her şey değişme halindedir. Hayat değişiktir; değişikliklerin arifesidir. Eski alışkanlıklarımız, değerlerimiz, zihinsel pratiklerimiz, fiziksel görüntümüz, geleneklerimiz ve anılarımız… Hemen her şey değişime gebedir. Değişim sürecinde, eskiden olduğumuz şeyin en azından bir kısmını unutmak zorundayızdır. Yeni gelecek olanı da hiçbir zaman bilemeyiz.

İnsan Olmanın Felsefesi: İnsan Doğdun Bari Öyle Kal!
İletişim, yaratıcılık, fikir, gelecek… hepsi beyindedir. İletişim her kanaldan kesintisiz akmaya başladı. Bu süreçte dün bugüne; yarın şimdiye; akıl duyguya, duygu akla karıştı. Üstelik, karşımızda üreten, etkileyen, değiştiren, dönüştüren gittikçe daha iyi anlamamız gereken “Adem ve Havva’dan gelen insan” var artık. Herkesin bugün en büyük sorunlarından biri değişim değil mi? Daha yaratıcı olmak mümkün mü? Değişmek mümkün mü? Nasıl değişeceğiz? İnsan olmak? İnsan doğmak? Fark ne ki? Bu soruların cevaplarını bulmak, kurumların ne kadar işine yarar değil mi? İnsanlar, doğa, değerler, aslında her şey belirli zamanlarda bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalır. Mevsimler bize bu dersi her yıl tekrar öğretir. Değişim, her insanın yaşamının bir döneminde yaşamak zorunda olduğu kaçınılmaz bir olgudur. İnsanlar nefes aldıkları ilk andan itibaren, zekâlarını ve duygularını da bedeniyle birlikte geliştirir ve beden istemese de zekâ ve ruh değişimi arzular. Felsefesini mutlak değişim üzerine kuran Herakleitos, değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu ifade ettiği yaklaşımını “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz,” sözüyle anlatmaktadır. Herakleitos’a göre hayatta her şey değişme halindedir. Hayat değişiktir; değişikliklerin arifesidir. Eski alışkanlıklarımız, değerlerimiz, zihinsel pratiklerimiz, fiziksel görüntümüz, geleneklerimiz ve anılarımız… Hemen her şey değişime gebedir. Değişim sürecinde, eskiden olduğumuz şeyin en azından bir kısmını unutmak zorundayızdır. Yeni gelecek olanı da hiçbir zaman bilemeyiz.

Kurumsal Empati Yönetimi: “Empatiyi Geliştirmeden Sempatik Olamazsın”
İletişim, o sihirli kelime. Aile, sosyal grup, iş hayatı, ilişkiler, insanın kendisi… Her yerde o var. Kimilerine göre hayatın anlamını bulacağımız saha. Belki de doğrudur. Herkes birşeyler öneriyor. Taktikler, teknikler etrafta cirit atıyor. Oysa ki kimse gerçekten anlamaya çalışmıyor. Karşımızda üreten, etkileyen, değiştiren, dönüştüren gittikçe daha iyi anlamamız gereken “hipergerçek” bir insan var artık. “Kurumiçi iletişimimizde sorun var.” 2016 yılında yayınlanan bir HBR makalesinde ABD Fortune 500 Şirket CEO’larına göre; “Kendilerinin önümüzdeki 10 yıl içinde en çok uğraşmaları gereken şey otonom robotlar değil.” Kim? Kendi personelleri… Onların kurum aidiyetleri, gelişmeleri, beklentileri. Bugün işveren markası (employee branding) olgusunun öneminin hat safhaya çıkmasıyla birlikte kurumiçi iletişim, bu kapsamda “aidiyet, kimlik, anlamak, sevgi, karşılıklılık, toplumsal kanıt ve bağlılık, tutarlılık ve en çok da empati ilkesi başrolde.”

Yeni Pazarlamanın Şifreleri: Nöropazarlama ve Tüketici Nörobilimi
İletişim her kanaldan kesintisiz akmaya başladı. Bu süreçte dün bugüne; yarın şimdiye; akıl duyguya, duygu akla karıştı. Üstelik, karşımızda üreten, etkileyen, değiştiren, dönüştüren gittikçe daha iyi anlamamız gereken “Adem ve Havva’dan gelen insan” var artık. Doğrusu son yıllarda asıl savaş, markaların başrolde olduğu tüketici algılarından, insanın kendisinin başrolde olduğunu fark ettiği gerçek hayata taşındı. Araştırmaların rolü de değişti bu dönemde. Kelimelerin gücü, insanın gerçek davranışını anlamaya yetmiyor. Daha derinlere inme, daha derin iç görüler keşfetme çabasında araştırma dünyası. Bu bağlamda tüketici nörobilimi, kararbilimi ile birlikte bize nasıl yardımcı olabilir? Markaların deneyimsel olması ne demektir? Duyusal markalama ve markalamada 5 duyu kullanımı nasıl olur? Ve beynimizde gerçekten bir satın alma düğmesi var mı? Varsa bu düğmeye nasıl basılır?

Öğrenen Kurumun Anatomisi: “Öğrenen Birey, Gelişen Kurum”
İnsan beyni son derecede karmaşık biyolojik sistemlerin söz konusu olduğu bir yapıdır. O, fiziksel bir varlık olan beynin bilgisayar muadili donanımını çalıştıran bir işletim sistemi yazılımı gibidir. İnsanın sadece argümanları savunması, bilimsel yaklaşıma sahip olması, araştırmacı olması değil; arzulaması, düşünmesi, hissedebilmesi de bir maddi varlığa, yani beyne ve onun bağımlı organlarına bağlıdır. Burada örgütlü bir bedenin, uygun bedensel organlara bağımlı faaliyetleri ve işlevlerinden bahsediyoruz. Bu işlevlerin uygun çevresel ve makro faktörler aracılığıyla işlem görmesiyle birlikte, zeki, araştırmacı, keşifçi, şüpheci, analitik, dikkat ve farkındalığı gelişmiş, meraklı, öğrenmeye odaklanmış kişilikler ortaya çıkar. Bu tür potansiyelleri ortaya çıkaran ise beyin dediğimiz işletim sisteminin kusursuz yapısıdır. İletişim, yaratıcılık, fikir, gelecek… Ve öğrenme… hepsi beyindedir. İletişim her kanaldan kesintisiz akmaya başladı. Bu süreçte dün bugüne; yarın şimdiye; akıl duyguya, duygu akla karıştı. Üstelik, karşımızda üreten, etkileyen, değiştiren, dönüştüren gittikçe daha iyi anlamamız gereken “Adem ve Havva’dan gelen insan” var artık. Çeşitli öğrenme ortamı ve bu ortamların yürütücüsü olan eğiticiler, bireyin ilerleme kaydetmesi için fırsatlar sunma konusunda yetenekli olsa da genellikle bu süreçte arka planda yer alan teoriyi tam olarak anlamamaktadır.

Müşteriniz Gerçekten Memnun Mu: Memnun Müşteri ile Bağlı Müşteri Arasındaki Fark
Markaların tüketiciyle doğrudan iletişime geçtikleri satış noktaları, etkinlik pazarlama unsurları, yeni teknolojik imkânlar aracılığıyla samimiyet ve şeffaflık temelli sosyal ağlar ve mobil pazarlama unsurları, bugün önemli birer deneyimsel pazarlama aracı olarak karşımıza çıkıyor. Yeni medyaların çeşitli duygusal deneyimler oluşturmaya uygun kanal yapısı, markaların önüne bir fırsat olarak ortaya çıkmıştır. Bu medyaların yaratıcı, sürprizli, merak ettirici, cezbedici ve kışkırtıcı olabilme durumu, deneyimsel pazarlamaya çok uygun. Bütünsel bir deneyim yaratabilmek amacıyla tüketicinin kalbine seslenmek, yaşam pratiği alanına giren iletilerle sürekli olarak müşteriyi marka çemberinde tutmak ve onları sürekli gözlemlemek, deneyimsel tüketim için önemlidir. Deneyimleri kategorileştirmek istediğimizde, eğitim, eğlence, estetik ve diğer sürükleyici deneyimlerin sosyal medyalarda aktif olarak yaşanması çok olasıdır. Bunların tümü düşünüldüğünde reklam, satış gibi kanallar tüketiciyi pasif olarak konumlandırır. Sosyal medya ve diğer dijital kanallar ise tüketicinin aktif katılımını, yönlendirici olmasını sağlayabilir. Deneyimsel pazarlamada marka yönetimi, salt sosyal medyaları değil, tüketiciyle bir araya gelinebilecek tüm noktaları (consumer touch points) bir bütün olarak yönetir. Tüm noktalarda marka deneyiminin uyumlu olmasını sağlamak önemlidir. Burada tüketiciyle marka arasında kurulan güçlü bir ilişki biçiminden bahsediyoruz. Müşteri deneyiminin önemi ve bağlı bir müşterinin nasıl ek kazanç sağlayacağı, kulaktan kulağa pazarlama ve müşteri kaybının azalması gibi konularda birçok kez konuştuğumu duymuşsunuzdur. Peki, “bağlı müşterinin tam olarak tam olarak tanımı ve yüksek seviyede memnun olmuş müşteri ile arasındaki fark nedir?

Beyinsel Şeyler: Mucizeyi Sen Taşıyorsun, Ona Beyin Diyoruz!
İnsan beyni son derecede karmaşık biyolojik sistemlerin söz konusu olduğu bir yapıdır. O, fiziksel bir varlık olan beynin bilgisayar muadili donanımını çalıştıran bir işletim sistemi yazılımı gibidir. İnsanın sadece argümanları savunması, bilimsel yaklaşıma sahip olması, araştırmacı olması değil; arzulaması, düşünmesi, hissedebilmesi de bir maddi varlığa, yani beyne ve onun bağımlı organlarına bağlıdır. Burada örgütlü bir bedenin, uygun bedensel organlara bağımlı faaliyetleri ve işlevlerinden bahsediyoruz. Bu işlevlerin uygun çevresel ve makro faktörler aracılığıyla işlem görmesiyle birlikte, zeki, araştırmacı, keşifçi, şüpheci, analitik, dikkat ve farkındalığı gelişmiş, meraklı, öğrenmeye odaklanmış kişilikler ortaya çıkar. Bu tür potansiyelleri ortaya çıkaran ise beyin dediğimiz işletim sisteminin kusursuz yapısıdır.

Fabrika Ayarları Sarsılan Markanın Kurtuluşu: Dijital Pazarlama Uygulamaları
Biz insanoğlu dış dünyadan gelen sinyallerin zihnimize yansımasını şekillendirirken, hepimiz bir birlik içerisinde hareket edemiyoruz. Çünkü herkesin deneyimi onun yaşam algısını belirliyor. Ve gönderilen mesajları şekillendirirken de bir süzgeç görevi görüyor. Dijital düşünmek ise yukarıdaki tanımı dikkate alırsak basit bir şekilde dijital verileri nasıl anlamlandırdığımızı düşünmektir. Bu sebeple pazarlama alanında çalışanların insanların nasıl bir dijital düşünceye sahip olduğunu düşünerek mesaj tasarlaması gerekmektedir. Özellikle sosyalliğin doruğundaki sosyal medyaya ayrı bir parantez açmak gerekir. Web 2.0 teknolojisi, internet kullanıcıların takip edici statüden, içerik oluşturucu statüye geçmesi durumunu ifade ediyor. Bu bir anlamda, internet dünyasındaki tasarım ve yazılım teknolojilerindeki bir değişimdir. Facebook, YouTube, Flickr, Blogger gibi popüler site uygulamaları, bu ücretsiz içeriklere ortam sağlayan Web 2.0 kanallarıdır. Bu teknolojinin bir başka faydası, statik, sıradan, karmaşık ve yapılandırıcı internetin, kullanıcı odaklı, kullanıcı tarafından yaratılan, çoğaltılan, daha esnek bir yapı olmasıdır. Web 2.0 kısaca daha demokratik ve katılımcı bir dijital dünya olarak tanımlanabilir. Web 2.0, internet dünyasını salt bilgi yığınağı olmaktan kurtaran, kullanıcıların internette istediklerini özgür olarak organize etmesini ve kategorize etmesini sağlayan bir teknolojinin adıdır (Winer 2003). Ağızdan ağza pazarlama, YouTube benzeri video paylaşım portalları, yurttaş gazeteciliği, bloglar, RSS, SEO ve postalama gibi unsurları barındıran bu yeni nesil internet akımı, internet ağlarını daha çok insana daha etkileşimli olarak açmıştır.

Marka Olduk Da Nasıl Marka Kalacağız: Hadi Gelin Markanıza Eleştirel Bakalım!
Sadakat uygulamaları artık kendi boyunu aştı. Markalar için asıl hedef, markalarını yaşanır kılmak. Yani bir nevi: “Living the brand”. Markalar, artık çalışandan iş ve sosyal yaşamda kendi markasını kullanmasını, tüketmesini, tercih etmesini beklemekle kalmıyor, markanın arkasında durduğu değerlere de sahip çıkmasını bekliyor. Bir Samsung çalışanı, toplantıya elinde bir Nokia telefonu ile girmiyor ya da bir Kia çalışanı, Mercedes kullanmıyor. Sadakat, çalışanın kendi inisiyatifiyle veya şirket prensipleri uyarınca sağlanabiliyor. Sonuç ise tek bir şey için: Tüketicinin markayı yaşamasını sağlamak. Bu kavramı işin boyutunu anlatabilmek için paylaştık. Bunun arkası kesilmeyecek.

Bir Marka Nasıl Kötü Yönetilir?
Marka başlangıçla birlikte yaratıcı düşüncenin bir fonksiyonudur. Yeni bir fikir (ürün/hizmet) bir pazara sunulurken öz niteliği ne kadar güçlü olursa olsun, marka oluşumu insanın duygu ve düşünceleriyle kurduğu paralel iletişime dayanır. Bir marka, insanın düşünme kalıplarını panoramik olarak yakalamasından kaynaklanan bir düşünce kalıbına dayanır. Başarı bir marka, beğenilme kodlarını çok iyi yakalamıştır. Marka, insan duygusunun tüm sınırlarında dolaşır. İnsan doğasına uygun bir varoluştur aynı zamanda. Neticesinde insanlar sadece markalar değil, yaşayan her şeyi isimlendirme eğiliminde. Doğa, objeler, çocukları ya da pek çok başka şey insanlar tarafından adlandırılmış. Bir nevi yaşayan ve değer verdiği şeylerin kendileri için ayrıcalıklarını ifade etmek istemiş; ismi duyulduğunda “o şeyin” bir anlamı olsun istemiş. Bu durum tarih boyunca da oldukça önemsenmiş. Cervantes’in Don Kişot’ta dediği gibi; Ne de olsa “iyi bir isim zenginlikten iyidir.” Peki markanızın iyi bir geleceğe sahip olması için yapmanız gerekenler nedir? Hatalardan uzak kalıp, doğrulara nasıl ulaşırsınız?

Yaratıcılığın Biyolojik Saati
İletişim, yaratıcılık, fikir, gelecek… hepsi beyindedir. İletişim her kanaldan kesintisiz akmaya başladı. Bu süreçte dün bugüne; yarın şimdiye; akıl duyguya, duygu akla karıştı. Üstelik, karşımızda üreten, etkileyen, değiştiren, dönüştüren gittikçe daha iyi anlamamız gereken “Adem ve Havva’dan gelen insan” var artık. Herkesin bugün en büyük sorunlarından biri yaratıcılık? Daha yaratıcı olmak mümkün mü? Değişmek mümkün mü? Nasıl değişeceğiz? İnsanlar, doğa, değerler, aslında her şey belirli zamanlarda bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalır. Mevsimler bize bu dersi her yıl tekrar öğretir. Değişim sürecinde, eskiden olduğumuz şeyin en azından bir kısmını unutmak zorundayızdır. Yeni gelecek olanı da hiçbir zaman bilemeyiz.

Reklamcı, marka danışmanı, akademisyen ve yazar Uğur Batı, aralarında çok satanlar da olan 20 kitabın yazarı.
Harvard Business Review, Bloomberg Businessweek dergilerinin köşe yazarı. Onedio Küretörlerinden. Grafik Tasarım, BrandMap ve Milliyet.com.tr köşe yazarı. Sanat yönetmeni, sanatçı. TED konuşmacısı.
Boğaziçi Üniversitesinde lisans eğitimini bitiren, Marmara Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesinde yaptığı 3 yüksek lisansın ardından Marmara Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı ve LSU’da bulundu. Profesyonel kariyerinde pek çok ulusal ve uluslararası marka için reklamlar yazan ve stratejiler geliştiren ödüllü bir reklamcı olan Batı, Reklam Yaratıcıları Derneği Başkan Yardımcılığını uzun yıllar yürütmüştür. Telsim, Rumeli Telekom gibi firmalarda marka uzmanlığı, Gode İstanbul’da yaratıcı yönetmenlik, son olarak da İstanbul Menkul Kıymetler Borsasından Borsa İstanbul’a geçiş sürecini marka tarafında yöneterek, 4 yıl boyunca kurumda marka ve kurumsal iletişim müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur. Mevcut durumda ise Okan Üniversitesi, Nişantaşı Üniversitesi, Kültür Üniversitesi ve Üsküdar Üniversitesinde dersler verip, marka danışmanlıkları yapmaktadır.
Reklamın Dili, Marka Yönetimi, Enneagram ile Kişilik Analizi, Kendine İyi Bak, Dijital Oyunlar, Tüketici Davranışları, Ben Bilmem Beynim Bilir ve Sinaps adlı kitapları yazan Uğur Batı’nın Azraa-eel Menkıbeleri adlı romanı, Aşkın Karanlık Yüzü, Karanlık Yılbaşı Hikâyeleri ve Anadolu Korku Öyküleri adlarıyla öykü kitapları var.
Dünyanın ilk nöropolitik kitabı ile New York Times, The Times gibi uluslararası gazetelerde röportajlar gerçekleştirmiş olan Uğur Batı, nöropazarlama alanında Türkiye’de laboratuvar çalışmaları yapan en önde gelen akademisyen konumunda.

Kimdir?
Reklam Yazarı
Yaratıcı Yönetmen
Marka Danışmanı,
Marka Yöneticisi
Kurumsal İletişim Yöneticisi
Akademisyen
Avrupa Birliği Projeleri Yöneticisi
Dünya Bankası Projeleri Yöneticisi

Şu Dergi ve Mecralarda Köşe Yazıyor:
Harvard Business Review,
BrandMap,
Bloomberg Businessweek,
Milliyet.com.tr,
Para Analiz
Grafik Tasarım

Kitapları
Reklamın Dili (Çok Satan İş Kitabı)
Marka Yönetimi: Vazgeçme Çağında Yüksek Sadakat Markaları Yaratmak (Çok Satan İş Kitabı)
Enneagram ile Kişilik Analizi (Popüler Kişilik Psikolojisi)
Kendine İyi Bak (Popüler Kişilik Psikolojisi)
Dijital Oyunlar: Kendi Dünyanda Yaşa, Bizimkinde Oyna (İletişim-Kültürel Çalışmalar)
Tüketici Davranışları (İş Kitabı)
Markethink ya da Farkethink: Deneyimsel Pazarlama ve Duyusal Markalama (Çok Satan İş Kitabı)
Sinaps: Beynimizin ve Kararlarımızın Sıradışı Hikâyesi (Popüler Bilim)

Roman ve Öyküleri
Azraa-eel Menkıbeleri: Osmanlı Mahzeninden Hayal Et Hikâyeleri (Fantastik Roman)
Aşkın Karanlık Yüzü (Fantastik Hikaye)
Karanlık Yılbaşı Hikayeleri (Fantastik Hikaye)
Anadolu Korku Öyküleri (Fantastik Hikaye)

Medya Galerisi

  • Banner

Mirador ile Fark Yaratan Konuşmalar

Bu konuşmacı ile sorularınız mı var? Hemen bize ulaşın, en kısa sürede yanıtlayalım.

Benzer Konulardaki Diğer Konuşmacılar

image EXCLUSIVE
Uğur H. Özmen
Stratejik Pazarlama ve İletişim Danışmanı
image EXCLUSIVE
Bora Özkent
Ödüllü Yazar, Podcaster, Konuşmacı, Girişimci
image EXCLUSIVE
Güneş Güner
Moda Stratejisti / Renk ve Giyim Uzmanı