Prof. Dr. Uğur Batı Independent Türkçe için yazdı.
Ben Profesör Doktor Uğur Batı.
Karar Bilimi Uzmanı ve After Parti En Genel Başkanıyım.
Daha sorulurken cevaplanamayan soruların köşesine hoş geldiniz.
Önce yazının aforizmasını veriyorum:
İçeriye hiç çabalamadan şans eseri girip de pişman olan sinek, dışarıya çıkmak için çaba gösterse de hep cama çarpar.
Peki sorular geliyor:
Niçin sabırsızız?
Sabreden derviş, muradına mı ermiş?
Sabrın sonu selamet midir?
Ya da sabır taşı olsa çatlar mı?
“Savaş ve Barış” belki de şimdiye kadar yazılan en büyük romandır.
Yazılması Tolstoy’un yaklaşık 8 yılını almıştır. Tolstoy ısrarla romanını yazmaya devam etmiş, sabrın değerini bilen bir yazardır.
Çünkü nasıl bir eser ortaya çıkaracağını bilmeden 8 yıl boyunca hayatını yazmaya adamıştır.
Bu süre ona kalıcı eserlerin ve fikirlerin oluşum sürecinin zaman aldığını göstermiştir.
Tolstoy tüm bunlara rağmen çok çalışmış, durmadan yazmaya devam etmiş yani sebat göstermiştir.
Örneğin Tolstoy’un “Savaş ve Barış” eseri 1225 sayfadan ve 20’den fazla bölümden oluşmaktadır.
Ancak 15 adet taslak sonucunda sadece giriş bölümünün yazılması bile Tolstoy’un 1 yılını almıştır.
Biz ise, biz…
Oysaki bugün sabırsızlık temek problemimiz.
Çok istiyoruz, hemen istiyoruz…
Toplumun sahip olduğu yüksek hız potansiyeli aslında iç saatinizi etkiliyor.
Yavaş şeyler sizleri çıldırtmaya başladı çünkü toplumun hızlı temposu zamanlama anlayışınız ile çarpışıyor.
Teknolojinin baş döndürücülüğü ile beraber, sabır artık bir erdem olarak görülmeye başladı ve tozlu raflarda yerini aldı.
ManyPixels Psychology-spot.jpg
İllüstrasyon: ManyPixels/Psychology-spot
Sabır ve sabırsızlığın evrimsel bir amacı vardır: O uzun saatler beklediğimiz ve bunun devam etmesini söyleyen ince ayarlı dahili zamanlayıcı olan yin ve yang dengesi ortaya çıktı.
Belirlediğimiz bu zamanlar, vızıltıları sona erdirdiğinde başarısız bir avı bırakmanın zamanı geldi.
Freiburg, sabrın bize evrimin bıraktığı bir miras olduğunu söylüyor.
Neden sabırsızız ve bunun işlenen kodları bize ne yapıyor?
Sabırsızlık, yaşadığımız olay için fazla zaman harcamaktan ölmediğimizden emin oluyor ve bize hareket etme dürtüsünü işliyor.
Hayal kırıklığı içselleştirip, beklentilerimizin ihlal edilmesi ile sonuçlanan bir durumdur.
Hayatımızın çoğu şeyini beklentiye bağlıyoruz ve eğer zaman alacak bir şeyi beklersek kabul edebiliyoruz.
Londra Üniversitesi Goldsmiths’teki beyinbilimci James Moore, bunu şöyle açıklıyor:
Zaman ve duygu arasındaki bağlantı karmaşık bir bağlantıdır.
Zaman uzanıyor ve buna kızıyoruz.
Hartmut Rosa, insan hareketinin modern öncesi zamanlardan ve günümüze kadar olan hızının 100 kat arttığını anlatıyor.
Haberleşme hızının da buna bağlı olarak 10 milyon kat arttığı belirlendi.
20’nci yüzyılda veri iletişimi yaklaşık olarak 10 milyar etkenle bir artış gösterdi.
Bugün sabırsızlık bizi harekete geçirmediği zaman açlık çekiyoruz.
Toplumun hızlanan hızı iç zamanlayıcılarımızı sıfırlar.
Bu durum yavaş şeylere cevap olarak daha sık sönerek bizi devam eden bir öfke ve dürtüsellik döngüsüne sokar.
Wietmann, giderek itici bir topluma dönüşeceğimizi söylüyor.